12 Haziran 2009 Cuma

.... ÜTOPYA ....

Hayatımda olmasını istediğim bir kare canlanıyor bu aralar gözlerimde… Kapalı ya da açık olmaları fark etmiyor gözlerimin… Bazen bakar körler nasılsa, bazen de kapalı ama her şeyi izliyorlar…

Işıklar canlanıyor, renk renk ışıklar… Sokaklarda sabahlara kadar oturtacak kadar sıcak, rakının buzlarını bir dakikada eritmeyecek kadar soğuk, nemden yapışmayacak, terden ürpertmeyecek kadar güzel bir havada, güzel bir gökyüzünün altında,gecelerin en karanlığı ama en yıldızlılarında… Hep oturduğum masalardan daha da büyük, daha bol sandalyeli, daha dost, daha can misafirli, daha dolu yani anlayacağınız… Seslerimiz, kahkahalarımıza, sohbetlerimiz, kadehlerin birbirini çınlatmalarına, sokak köpeklerinin miskinlikleri, sivrisinek vızıltılarına, portakal kokuları, mezelerin lezzetlerine karışsın…

Ben taşımaktan, taşınmaktan, ağırlamaktan, gülmekten, ara sıra maziye dönüp eski hayaletlere gözyaşı dökmekten, sevdiklerimin, dostlarımın suratlarına onları gerçekten ne kadar sevdiğimi, beni ne kadar mutlu ettiklerini haykırmaktan, dinlemekten, anlamaktan, anlatmaktan, bazen saçmalamaktan hiç vazgeçmiyim, hiç sıkılmıyım… Masam da boş kalmasın, en dostlarım, en güzel sohbetlerim, en sevdiklerim, onlardan daha çok sevebileceklerim hep gelsin… Ne biten kadehlere aldıralım yenilerini doldururken, ne sabahların gelmesine, ne de kırık kalplere… Bir sandal olsun oturduğumuz masanın yakınlarında, suyun içinde olması bile gerekmez, yeter ki bana ve tüm isteyenlere, gerçekten istersek kaçıp gidebileceğimiz hissini versin… Toprak yollarda ya da engin denizlerde, ne fark eder renginden başka… Önemli olan yola çıkabilmek için o adımı atmak değil mi? Kürekleri karada çekmek zor olur diyenler, çok muhteşem ama benim anlamadığım humor’larıyla, geçelim bunları… Everest’e de çıkmak zordu, ama bu günlerde yolgeçen hanı…

Masamın rengine, cümbüşüne, mutluluğuna, kafasının iyiliğine, dumanlı gözlere, en güzel şarkılarımız eklensin ve ben en sevdiklerim, en canlarımla söyliyim avaz avaz şarkılarımı… Hikâyeler anlatsınlar, inanarak uykuya dalacağım cinsten olanlardan… Şiirler okusunlar her dizesinde kalbime “Bundan büyük acı olmaz” dedirtecek kadar hüzünlü… Gülelim bazen nelere güldüğümüzü bile bilmeden… Deniz kokusu sarsın etrafımızı, kendisini görmeden sesini duyalım sadece… Serinliği gelsin, alkolün ya da sohbetlerimizin ateşimizi yükselttiği saatlerde… Yosun kokusu, gecenin üşütmeyen nemi, tembellik, dünyanın tüm sesleri üzerimize sinsin, ben her şey kokayım her şey ben… Hep bir iz kalsın geride bıraktığımız saniyelerde, ve izlerde silinmesin akıllarımızdan…

WHAT A UTOPIA !!!! WHAT A DUMBASS (me) !!! Ama bu şehirde pek bir vefasız o yüzdennnnn!!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder