15 Haziran 2009 Pazartesi

Çürüyoruzzzz....

Bunu geçen haftadan beri yazıcam, ki eminim bir çok kişinin aslında haberi vardır, anlatacağım konunun çeşitli örnekleri, güzel yurdumun çeşitli şehirlerinde uygulanmaktadır, bazılarımız hayretle, birçoğu nefretle, geri kalanlarda hergün vuran garip haberler dolayısı ile şamşalaklaşan beyinlerinden dolayı sakinlikle karşılayacaktır...
Çivimizin çıktığının resmi anlatısıdır bu...
Çok sevgili devletinizin, ve çok sevgili iktidarınızın başa geldiği ilk saatlerden itibaren dini, örtüyü, örtünmeyi, annemin en sevdiğim tabiri ile "başı örtüp kıçı açan" showunu başlarda şaşkınlıkla, sonraları korku, çekinme, ama kabullenme eğilimleri ile seyrettik... Yeri geldi bunca yıl içerisinde belki ayrımcılığı biz yaptık (ki bunu yazarken bile biz diye ayırıyorum hala kiminize göre), ama sonuçta anlamını, amacını kaybeden, babaannem sokağa çıkarken bağladığı ya da evin içerisinde taktığı, bizim bir ara moda olupta plajlarda güneş beyni pişirmesin diye bağladığımız çok sevdiğim yemeniden nefret eden, kara çarşafa ninja, kara kuşak, hamam böceği, gibi isimler takan, universitelerde peruk modası başlatarak Taksim'deki perukçuları ihya eden seneler geçirdik...
Şimdi durum daha vahim(miş)...
Yine çok sevgili yönetenlerin (ama aynı zamanda bizi, hayvanlarımızı, yaşam anlayışımızı, eğitimimizi kabul etmeyenlerin) meydanı zorla boşaltarak kendi büzüktaşlarına ortam hazırlamasıyla daha farklı bir kesim türedi... Parası olan, yalakalıkta sınır tanımayan, hala başını örtüp kıçını açan, ama bunu tamamen markalar üzerine kurulu olarak yapan, gösterebilse donunun da marka olduğunu HEVESLE göstermeye hazır olan, namahrem diye diye kendini yırtsa da, sokaklarda sevdiği, beğendiği namahremin koluna girerek, benden daha fazla fingirdeyip, koala gibi sarılan ekip çoğalmakta şimdi... (ki insan seviyorsa sarılmalı, öpmeli, değmeli eline, yüzünü okşamalı, gülümsemeli gözlerini ve dudaklarını aptal bir örtünün arkasına saklamadan) Hayret içindeki bakışlarımız kendilerini rahatsız etmiyor, Louis Vuitton, Chanel, Hermes onlara sizden, benden daha rağbet ediyor, Beymen'in en kelebekli günleri onların, hatta Jeep'lerine binip, otoparkta mal mal park arayan sizin önünüze atlayıp, hakkınızı aramak istediğiniz için arabanızdan inip yanına gidince " Sen önce başını bağla, o*o*p* " diyebilecek kadar cesurlar!! (başıma gelmedi, bana sadece yakın kaynaklardan aktarıldı...Benim başıma gelse katil olur muyum diye çok düşündüm, bir mikrop eksilsin mantığı ile hareket edeceğime karar verdim ve camdan tek elle canını nasıl alırım alıştırmalarına başladım)
Tüm bunlar hergün yaşadıklarımız, duyduklarımız, gördüklerimiz... Alıştık, alıştırıldık, seçim şansı verildi, hatta birkaç kere, ama kullanmasını bilmedik, başka şeylere takıldık, kendi gruplarımız içinde konuşmaktan ilerilere gidemedik, ve yukarıda bahsettiklerim eş,dost,akraba dinlemeden birbirini beceren tavşanlar gibi çoğaldılar...
ama en bomba hikayeyi geçen hafta bir akşam yemeğinde dinledim...
Sanırım Zürafa sokak mantığını bilmeyen yoktur... sokağın meşhurluğunu ve hijyenini kaybettiği, ve önündeki kerhane tatlıcısının (tek geçerim) yerini değiştirdiği yıllarda benzer, daha lüks konseptler açılmaya başlandı... Masajlar "happy end" ile bitti, bir dönem erkekleri çok mutlu edildi, büyük paralar döndü, bahtsız Bedevi olanlar basıldı, manşetlere çıktı... Halen daha bazen kırmızı ışıkta beklerken bir hatun elinde "mutluluk masajı" kartvizitleri ile dolaşır arabalar arasında ve o salak kartı camın en abuk yerine sıkıştırır, siz tilt olun, kartı sittim sene oradan çıkaramayın, silecekleri çalıştırıp yakalayacağım derken araba içerisinde akrobasi yapmaktan ya öndeki ya yandaki arabaya giydirin diye...
Benim duyduğum hikaye Ulus'ta çok şık bir sitenin çok şık birkaç dairesinde geçmekte... Önlerini göremeyecek şekilde mumyalanmış hatunlar PAZARLANIYOR...Beş vakit namazında olan, ağzına içki namına sürdüğü güya vişne suyu veya daha bir ruhani ise zemzemden ileriye gitmeyen, karıya kıza bakmaktan geçtik, rüyalarına bile sokmayan, paraya dokunmayan, bayana el vermeyen, bütün Allah'a yakın takılan adamlarda açık arttırmaya katılanlar... Bir an şeytanın gazına gelen bu adamlar beğendiği hatunu alıp (o kadar örtünün arkasından koklayarak mı seçiyorlar yoksa iman gücüne mi güven var ya da azmin zaferi mi bilemicem) yan odadaki 3. kahramanımızın yanına geçiyorlar... Bu kişi imam nikahı kıymakla görevli, tabii tarifelere göre kıyılıyor nikah... 2 saatlik isteyen illaki 3 saatlik isteyene göre daha az bir bedel ödüyor... İmam nikahı sonucu, hatunu kapan boş odaya geçiyor, fantezinin biri bin para (gitmedim bilemiyorum ve bu tamamen benim kişisel yorumum: Bu kadar göstermelik, bu kadar bastırılmış yaşayan insanlar, bir boşluk bulunca ar damarları çatlayana kadar edepsizleşirler gibi geliyor), ödediği bedele göre geçen süre sonunda alan memnun, satan memnun, 3 kere "boş ol, boş ol, boş ol", biri başını örtsün, diğeri abdestini alsın, tüm günahlardan arınılsın, dine inanan, bilen, uygulayan onlar olsun, ben de dinsizin en önde gideni....
1- Böyle dinsiz olacaksam, hakikaten böyle dinsiz olayım... en azından zevk ve şevk emelime varlığına bir şekilde, KENDİ ŞEKLİMLE, inandığım Gücü karıştırmam
2- Toplum olarak yok oluyoruz... Değerlerimiz, inançlarımız, inanmaya çalıştıklarımız, ar'ımız, arsızlığımız birbirine girmiş durumda... Dur diyen yok, herkes memnun hayatından
3- ÇÜRÜYORUZ....Kimseye karşı çok namusluyum, herşeyi doğru yaparım diye bir savunum yok... Özgürlükler, benim sınırlarıma girip benim özgürlüğümü rahatsız etmedikçe, yaşanmalıdır'ı sonuna kadar savunanlardanım... dinsiz değilim, bir dinim olduğunada inanmıyorum... Herşeyin üzerinde bir güç olduğu kesin, ama ona yaranmak gibi bir niyetim de yok... Ben ölümden sonra tekrar geleceğime inanıyorum bu hayata, belki çiçek böcek olarak, belki de balık, birilerinin rakı sofrasını şenlendirmeye... Salak yerine konulmaya, namussuz gibi bakılmaya, kısıtlanmaya, ülkemin, şehrimin belli yerlerine sokulmamaya, arsız tacizlere, şerefsiz yöneticilere, kukla insanlara katlanamıyorum yalnız...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder