Çok erken kalktım bugün, bu günlerin erken başlaması olayı bana yaramamakta... Çatı katı falan ama, sanki güneş benim evin içinden doğmakta... Perdeleri kapat, kapıyı kapat... Yok hiç bir işe yaramamakta ve ben yine sabahın körlerinde ayakta... Yapacak birşeyde yok o saatte, çıkıp yürümek, sokakları erken fethetmek için çok tembel, mantıklı birşeyler yapabilmek için çok enerjiğim...
Neyse yarında böyle olursa, sabahın köründe dikeceğim whisky şişesini kafama, bari sızayım pazar keyfi niyetine...
Bahar diyorum, bahar yazıyorum... 3-5 saate kalmadan hava bozuyor, herkesi de baharından ediyorum... Ama özlemişim yağmurlu kış günlerinden sonra güneş, kuru, soğuk ama ısıtıyor diye cümleler kurmayı...Camlar, kapılar hepsi açık evde, ben battaniye altında, madem diyorum güneş buradan doğuyor ehhh o zaman baharda girsin köşe bucaktan içeri ve iyice tanışsınlar birbirleriyle ... Kimbilir belki çabuk kaynaşırlar, ne beni ne de başkalarını hayal kırıklığına uğratmazlar ve beraber devam ederler yollarına bugünden sonra...
Yarın 20 derece olacak diyorlar, daha yaşamadan sıcaklığını hissediyorum... Ben oyumu verdikten sonra kesin Boğaz taraflarında olacağım, yolu düşeni beklerim...
Birde içsel bahar durumları var tabii... Daha henüz kıyağını yapıp gelemedi o! Beden kıştan bahara alışma çabalarında ruha göre daha başarılı! Ruh halen daha ortalarda dolaşmakta, artık sığınacak bir yerler mi arar, yoksa o baharları sevmez direkt yaza mı geçer, ya da kaldı mı kalmaması gereken yerde, gelemiyor oralardan... Adını bir ara koymak lazım...
Koskoca hatun oldum, bu saatten sonra az şaşarım duyduklarıma dediğim hergün yine yeni yeniden şaşırıp kalıyorum hayata... Aştım dediğim şeyleri aşmamış, dondurmuşum; gördüm biliyorum dediklerimin hiçbirinden haberim bile yokmuş; üzülmüyorum duyduklarıma, gördüklerime, yaşadıklarıma demem koca bir yalanmış...Her gün yeniden doğuyorum ve her günde yeniden doğmaya devam edeceğim ben ...Belkide yöntem bu olmalı, her gece kapıları kapatıp, her sabaha yeni kapı açarak başlamalı... Yeni sayfa olayını geçtim artık, defterler yetmiyor, yazmaktan ellerim ağrıdı, bütçede deftere ayrılan para ile başka şeylere yatırım yapabileceğim aklıma geldi, evde de arşiv için yer kalmadı zaten... O yüzden kapı olsun yeni, gıcır gıcır, açıp geçeyim içinden, ve merhaba beni öncekilerinden daha az şaşırtacağına, sevindirip, üzeceğine, yorup hırpalayacağına, korkutacağına, aşık edeceğine ve sonra yerden yere vuracağına, inanmadığım gün ve gece...
Bahar havasını bir kere soludum ya, artık beynim şarkılar söylemekte, ağzım sımsıkı kapalı dursa bile... Bağıra bağıra söyle içinde kalmasın diyeceksiniz, ama benim sesim kötüdür... Banyoda bile detone olurum, ya da kendimi kaybederim, komşum vurur duvarlara...
Güzel bir adama aşık oldum ben bugünlerde... Adı nedir, yaşı kaçtır (kesin benden tonlarca yaş küçük, god damn it!!!), ne yer ne içer, kimlerle gezer, ne okur, okur mu, ne dinler hiç bilmiyorum... Yerini bilmiyorum, yordamını da... Sadece bakıyorum gözlerine, o da bakarsa ne ala...Öğle yemeklerinde, servisinden hiç memnun olmadığım, her gün yeniden "gelmeyeceğim artık" dediğim cafe'ye şimdi jet hızı ile gidiyorum... Olurda belki görürüm, görürde belki gülümser bana diye... Hiiç üzmüyorda beni bu konuda ne zaman görse gülümsüyor, rengini bile bilmediğim, ama çok güzel bakan gözleri ile... Güleceksiniz belki ama sesini de bilmiyorum, tek konuşmamız " iyi günlerden" ibaret... Onu da geçen gün söyledi, heyecandan ne " Sizede" diyebildim ne başka birşey, en aptal sırıtığım ile ilerlemeye çalışırken aynı heyecan yüzünden takıldım, birde en şenlikli halim ile uçtum önünde...
Ne zaman en son böyle hissetmiştim?... Ne zaman birini göreceğim diye, saat tutup koştura koştura ve hatta uçarak girmiştim bir mekana... 5-6 sene dedim en canlarıma geçenlerde... Belki daha bile fazla olabilir... Nasıl özlemişim, bakmanın en naif halini, hiçbirşey bilmeden o elektriği yakalayabilmeyi, heyecandan 5 dakikada bir "çişim geldi" hissini... Diyorum ya bahar çarptı beni ...
Hayırlısı derseniz, hayır ve duasını istememekteyim, böyle devam etmesi en tercihim, zaten birşey de olacağı yok, olay kahramanı dediğim gibi hem küçük hem de bir ilişkisi var... Yani ne mutlulukla oynama modundayım ne de Silivri harici bir de sübyancılık davalarına karışmaya...
Neyse dağıtılsın kartlar bakalım, her zaman royal flush gelmeyebilir, ama ben zaten kumarhanenin büfesini de çok severim!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder