28 Ocak 2010 Perşembe

Gidiyorum, dönücem, sonra da tüm haberleri vericem...


Every word is like a knife but the SILENCE cuts you twice...
Jay Jay Johanson demiş... Sarkastik sözleriyle kalbe taht kuran adam...
doğru da demiş...
Birinin omuzlardan tutup sallaması gerekiyor bu aralar beni...
Yoksa sessizliğimin içinde kaybolup gideceğim iyiden iyiye...
Bu kadar çok konuşan bir hatunun kendine bile sesi gitmez mi bu aralar...
Neler anlatmak istiyorum aslında, neler yapıyorum, neleri yarım bırakıyorum... Çoook şey var yani...
Ama yok olmuyor, bir yerde birşeyler tıkandı....
Kendi lavabo aç'ımı yaratmam lazım benim de...
Narsist'im ben biraz... Bir de bunun yanına mazoistlik ekleniyor aralarda... Acı çekmezsem mutluluk katlanıp mutsuzluk olarak yağıyor kuytularıma!
Birşeylerden sorun yaratma hissi, kafaya takıp kendini yeme halleri...
Hiçbir şeye uyasım yok son zamanlarda...
Herşey iğreti duruyor dünyamda.... Aslında uzun zamandır olmadığı kadar tıkırında giderlerken....
Neyse ben bir kaçıyorum... Eski memlekete... bir kaç günlüğüne! Sevgili de gelecek benimle... Pazara kadar eğlenicez, yiyicez, içicez, sığdığı kadarı ile benim Amsterdam'ımı gezicez, sevişicez bol, heralde soğuktan donucaz, o yüzden tekrar sevişicez, gülücez... Kavga etmesek bari bu bizim ilk tatil ne de olsa!
Sevgili ile beraber, hatta aslında ondan bir gün önce, benimle beraber çoook değerlim geliyor bir de eski memlekete... bir nikon  d5000... Yeni yıl şımartmam kendi kendime, az baba Marshall yardımı ile! Kursum Amsterdam dönüşü başlıyor o yüzden bu seyahat tamamen doğaçlama olacak, bitirebilmek için bir çift yedek göz, bolca vakit isteyen kullanma klavuzu ile ben başbaşayız şimdilik... Bolca foto çekmeye çalışacağım! Merak edilmesin sevişme sahneleri bize özel... Makinayı da o kafalarla bir yerlerde unutmazsak, sanki hazırım gibi ilk uygulamalı foto seansıma ....
Gelince de bol bol anlatıcam... Huzurun beni neremden ve niye dürttüğünü, yunuslarla nasıl yüzdüğümü, sevgiliden isteyipte dile getiremediklerimi, niye yaşı neredeyse 30'a dayayıp da 15 yaş ilişkisi şımarıklıkları yapmaya çalıştığımı, kayıplara karışan kaz'ım Basri'yi, dünyama yeni katılan kuzularımı, Uğur'u, Hrant'ı, 17 seneyi nasıl geçirdiğimizi, 3 senede neler yapmadığımızı, Şakir ve Türkiye'de yetim kalan sanatı, son zamanların en büyük hatasını, bu hatanın bana nasıl patlayacağının komplo teorilerini, ve çapının büyüklüğünü çok iyi kavramama rağmen bu kadar vurdumduymazlığımı...
Bekle beni Amsterdam... Donmuş kanallarının, Pata negra'nın, Jazz Cafe Alto'nun, Castell'in, Herengracht'ın, yamuk evlerin, biranın, ve tüm diğer nimetlerinin keyfini çıkarmaya geliyorum...

6 Ocak 2010 Çarşamba

Hayırlara vesile olması dileği ile...



Kalbim yine müzikler dinlemekte...
Kendi müziklerini bestelemekte...
Hatırlayıp düşününce boş zamanlarda gülücükler hakim Burçin dünyasına...
Aşk?!
Yok, biz küsüz onunla! Özür dileyene kadar da barışmaya niyetim yok!
Ama mantık?!
Heh ondan bol bol var son zamanlarda...
Bir an gelip yine beyin kalbe yenilecek... Biliyorum...
Seviyorum da o halleri...
Ama daha uslu, daha dingin, daha cazgır, daha oturaklı, daha deli ve daha acemiyim...
Başka ne isterim diye düşünsem, bulamam birşey...
:)
En harikasından bir gülücük de 2010 yılı ilk yazısına bugün!
İlk duble rakı, ilk öpüş, ilk seviş, ilk korku gibi birşey oldu...
Çok daha fazla söz barındırmasını isterdim içinde, çok daha komik hikayeler, yılbaşı serüvenlerim...
Ama yok onlar çıkmadı
Bu çıktı...
Bu aralar bundan başka birşey çıkmaz gibi demiyorum :)
Ne de olsa lodos arkası hep kar yağıyor en kuytulara...
İyisi mi kalın kazaklar altı, elleri hoh'layan adama kalbi sımsıkı tutmasını tembihlemek!
:)