Every word is like a knife but the SILENCE cuts you twice...
Jay Jay Johanson demiş... Sarkastik sözleriyle kalbe taht kuran adam...
doğru da demiş...
Birinin omuzlardan tutup sallaması gerekiyor bu aralar beni...
Yoksa sessizliğimin içinde kaybolup gideceğim iyiden iyiye...
Bu kadar çok konuşan bir hatunun kendine bile sesi gitmez mi bu aralar...
Neler anlatmak istiyorum aslında, neler yapıyorum, neleri yarım bırakıyorum... Çoook şey var yani...
Ama yok olmuyor, bir yerde birşeyler tıkandı....
Kendi lavabo aç'ımı yaratmam lazım benim de...
Narsist'im ben biraz... Bir de bunun yanına mazoistlik ekleniyor aralarda... Acı çekmezsem mutluluk katlanıp mutsuzluk olarak yağıyor kuytularıma!
Birşeylerden sorun yaratma hissi, kafaya takıp kendini yeme halleri...
Hiçbir şeye uyasım yok son zamanlarda...
Herşey iğreti duruyor dünyamda.... Aslında uzun zamandır olmadığı kadar tıkırında giderlerken....
Neyse ben bir kaçıyorum... Eski memlekete... bir kaç günlüğüne! Sevgili de gelecek benimle... Pazara kadar eğlenicez, yiyicez, içicez, sığdığı kadarı ile benim Amsterdam'ımı gezicez, sevişicez bol, heralde soğuktan donucaz, o yüzden tekrar sevişicez, gülücez... Kavga etmesek bari bu bizim ilk tatil ne de olsa!
Sevgili ile beraber, hatta aslında ondan bir gün önce, benimle beraber çoook değerlim geliyor bir de eski memlekete... bir nikon d5000... Yeni yıl şımartmam kendi kendime, az baba Marshall yardımı ile! Kursum Amsterdam dönüşü başlıyor o yüzden bu seyahat tamamen doğaçlama olacak, bitirebilmek için bir çift yedek göz, bolca vakit isteyen kullanma klavuzu ile ben başbaşayız şimdilik... Bolca foto çekmeye çalışacağım! Merak edilmesin sevişme sahneleri bize özel... Makinayı da o kafalarla bir yerlerde unutmazsak, sanki hazırım gibi ilk uygulamalı foto seansıma ....
Gelince de bol bol anlatıcam... Huzurun beni neremden ve niye dürttüğünü, yunuslarla nasıl yüzdüğümü, sevgiliden isteyipte dile getiremediklerimi, niye yaşı neredeyse 30'a dayayıp da 15 yaş ilişkisi şımarıklıkları yapmaya çalıştığımı, kayıplara karışan kaz'ım Basri'yi, dünyama yeni katılan kuzularımı, Uğur'u, Hrant'ı, 17 seneyi nasıl geçirdiğimizi, 3 senede neler yapmadığımızı, Şakir ve Türkiye'de yetim kalan sanatı, son zamanların en büyük hatasını, bu hatanın bana nasıl patlayacağının komplo teorilerini, ve çapının büyüklüğünü çok iyi kavramama rağmen bu kadar vurdumduymazlığımı...
Bekle beni Amsterdam... Donmuş kanallarının, Pata negra'nın, Jazz Cafe Alto'nun, Castell'in, Herengracht'ın, yamuk evlerin, biranın, ve tüm diğer nimetlerinin keyfini çıkarmaya geliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder