31 Aralık 2009 Perşembe

Ultra süüpperrrrr bir yıl diliyorummmm....



süpperrr hissetiğiniz,
süppperrr sevdiğiniz,
süpppeerrrr saygı görüp gösterdiğiniz,
süpperrr daha az çevreye zarar verdiğiniz,
süüüpppeerrr daha fazla çocukları sevdiğiniz,
süüppperrrr daha çok eğitime katkıda bulunduğunuz,
süppperrrr tepelerde aşık olduğunuz,
süpppperrr anlatılacak mutluluklar, heyecanlar yaşadığınız,
süppperrrr yiyip, içip, gezdiğiniz,
süppperrr mantıklı çalışıp, karşılığında çok para kazandığınız,
süppperrr manasız koşup, gülüp, dans ettiğiniz,
süppperrr hiç hayvanlara zarar vermediğiniz,
bol bol süpperrman ve süpperrwoman olduğunuz,
KOCAMAN, KEYİFLİ, AZ GÖZYAŞLI, BOL BAŞARILI ve SAĞLIKLI
BİR SENE OLMASI DİLEĞİ İLE...

29 Aralık 2009 Salı

Biten senenin malları bunlarrrr...!

Hep birşeylere dokunmayı, birşeylere tutunmayı, görmeyi, kokusunu içe çekmeyi, erişmeye çalışmayı mı övüyoruz hayatta? Hayatın dokunulmazlığı ve erişilmezliği neden bu kadar korkutuyor herkesi? Mucize ile sihir arası yolları ne zaman terk ettik hayatın içinde... Yoksa hiç başlamadık mı aslında o yollara hep " Gördüğüme inanırım ben, hissetmeden gidemem, dokunursam korunurum" özürleri ile...


Bir sabah kalkıp herşeyin değiştiğini görebilecek olmaktan neden bu kadar korkuyoruz, aslında için için değişim isterken... Yanımda yatan, kolları boynuma dolanmış adam, sırf dokunabiliyorum, nefesini hissediyorum diye mi gerçek? Peki sihrini nerede bıraktı o zaman? Ne zaman gerçeklik kıyafetini geçirdi herşey üzerine ve hayat bu kadar vazgeçilmez yalanlar, ilüzyonlar, donmuş kahkahalar, robot insanlar, öğrenilmiş hareketler, tüketme çabası ve tüketememe hırsı ile kaybolup gitti ellerimizden? Hanginiz daha sihirbaz şimdi, çıksın karşıma! Çıksın ve anlatsın bana sahip olduklarımın ötesindekileri... İnandırsın tüm bunların aslında hiç BENİM olmadığına! Gözlerimi kapayıp açacağım sürede kokuların, tatların, öpüşlerin, adamların, çocukların, savaşların, yalanların, çöllerin yok olup gidebileceğini anlatsın biri bana...



En cesurumuz bile korkuyor muyuz gerçek sandıklarımızın aslında gerçek olmadığını kabul etmekten? Kaybolmak mı en büyük tereddüt? Halbuki izlerini bilmediğimiz sokaklarda da ne renkler tanırız belki, nasıl cümbüşlere karışır, kimlerle sevişir, hangi tatları dener, en çok nelere ağlarız... Ne istersin yanında birkaç tane, hemen seç, sonrası sihir, sonrası bilinmezlik, sonrası yeni keşiflerin, senin keşiflerin deseler, hiçbirşey istemezdim... bu hayattan ağırlık yapacak hiçbirşey yok bana... Tek bir dilek gerçekleşsin isterdim ama... Tanıdıkça yenileri, keşfettikçe dokunulmayan, görülmeyen, hissedilmeyenleri, geri dönüp en sevdiklerime, tüm sevdiklerime anlatabileyim hayatın bilmediğimiz sihrini, yeni can acımalarını, farklı gülüşlerimi, garip sevişlerimi, elimle değil içimle hissetmeyi öğrenmeyi... sonra anlayan herkes dağılır belki yeni yollara... Belki bazen tanıdıklar karşılaşır oralarda...!


Haydi şimdi doğru yeni yıl kutlamalarına... İçimizden biri görürse havai fişekler arası sihirli renkleri, koşarak anlatsın gerisine... dokunmasak, görmesek, duymasak bile inanırız biz...

25 Aralık 2009 Cuma

Ho Hoo Hoooo...




Hani istek yaptık... dilekler sardık sarmaladık... İçimizden söyledik, herkese söyledik yaa... Geçelim hepsini, bu sene Santa meşgul! Krizdi, mesafeydi, ren geyiklerinin Kurban Bayramı sonrası Türkiye'ye uğrama korkusuydu birleşti ve biz el elde baş başta karşılayacağız yine 2010'u...
Dün gece sene sonuna az kaldı muhasebesi yaptım, alacak verecekleri görelim, hesabı rahat kapatalım diye... alacaklar var halen daha, yılın bitmesine de bir kaç kısa 24 saat... ama alacaklarımı alacaklarım yok ortalarda! 2009 gömmüş herşeyi bir yerlere, bu yılda sana borçlu kalsınlar, boşver diye... Vereceklerimi de ben vermiyorum o zaman! Nanik hepinize... Yazın tahtaya bir daha, sarı çizmelerimi giyip, ödemeyeceğim hesapları!
2010 yılı isteklerim ne olacak peki? Santa'ya çok güvenmiştim halbuki! Hiç naif ve saftorik çocuk olmadım ben! Hep biliyordum hediyelerimi ailemin aldığını, Santa'nın herhangi bir bacadan içeri sığmayacağını, ayrıca bizim evde baca deliği bile olmadığını... Ama büyüdükçe tutunacak birşeyler gerekiyor demek ki, yıllar içinde bir sürü cevapsız kalan mektuplar gönderdim kendisine, uzunca listeler destekli, geyiklerinin hatrını soran,cücelerine sevgiler yollayan! Bu sene artık vazgeçtim kendi yapmam gerekenleri, başkasına havale etmekten... Bu Santa bile olsa! Şimdi artık biliyorum ne istediğimi, ne kadar istediğimi, neden istediğimi, kimden yardım almam gerektiğini, ne kadar kasmam gerekeceğini...  Listem yine uzunca... Kendi dışımda hayatımdaki herkes için isteklerimle dolu tepeden tırnağa! 2009 eskidi diyorsunuz madem, ben bir 2010 alayım sizden! Gönderirken içine bir tutam sevgi, bolca saygı, kıvamında iyi niyet, çokca sağlık, mutlu edecek kadar başarı, sapıttırmayacak kadar para, akla zarar vermeyecek dozda aşk, ülkedeki tüm art niyetli, yiyici pezevenkleri gömecek kadar bir deprem, cümle alem için mutluluk, daha çok kitaba ayırabileceğim kadar zaman, uzaklara gidebileceğim kadar hayal ve en sevdiklerimle beni sevenlerden seçmeceleri koyarsanız pek bir makbule geçer...

Santa'ya da el fatiha!

24 Aralık 2009 Perşembe

Kusmuk dolu bir hikaye...

Kalbi çok itina ve pür dikkat üstü gayet pervasızca kıran adam etrafta... Fiziksel değil belki ama yakınlarda! Kokusunu duyuyor gibiyim bazen, ama oturup düşündüğümde hiç hatırlamıyorum! Yüzünü birkaç foto aydınlatıyor, sesi uzaklardan bile olsa geliyor... Ama konuşması her gün etrafta!

Bugün rastladığımsa onun berbat bir kopyası olsa gerek... Ya da farklı bir imaj ile kapıma dayandı ondandır bu tezatlığın sebebi!

Gün çok erken başlayıp, iş halleri nedeniyle haddinden fazla geç biter ve bir kapınıza eski bir sevdicek dayanırsa, O sizin çalıştığınız onca koca saat boyunca içmiş ve sapıtmışsa, onca zaman sonra görüşme aşağıdaki gibi oluyor:

(önce telefonda)

SARHOŞ ADAM: bla bla Blaa... Joook görmek istedim seni...? Amma uzun zaman oldu!
BURÇİN             : Yaa evet, görüşelim!
SARHOŞ ADAM: Ben içtim biraz bu arada... Ama jjoook diil yani! Bir kahve yaparsın artık bana!
BURÇİN             : (böyle domestik, "ayağının altını yalıyım, paspasın yap beni" vari bir hava çizdiğime binbir küfür eden bir sesle) Yuuuh artık! Git yat evine! Yaparız birşeyler yarın...

(evin kapısı çalar, ekranlı apartman kapısı zamazingosu "aloo" - niye aloo o bilinmeden ve her seferinde aynı salaklık yapıldığına gülümsenerek - cevaplanır! Sarhoş adam görülüp/duyulunca dizlerin bağı onca ay sonra gevşer, kalp ağızdan çıkar)

Sarhoş Adam'a kapıyı açmak ne kadar mallık ise, bu kadar sarhoş bir adama yeni yapılan pırasalı ıspanaklı frittata'dan verilmesi o kadar saflıktır!!

SARHOŞ ADAM: Ellerine sağlık, joook güsel olmuj ! Ne kadar da özlemişim seni görmeyi!
BURÇİN             : (yemezler ve yorgun halimle) Afiyet olsun!...
SARHOŞ ADAM: Yoook, ben gerçekten özlemişim! Bu evi, kokusunu, yajjjatamadığın çiçekleri, kendine zarar vermelerini...
BURÇİN             : (devam edecek, devam edecekkkk...)
SARHOŞ ADAM: bÖÖÖÖğğğkyykkk....

Ne kustuğu yerde kalabildi Sarhoş adam, ne banyoya yetişebildi... Evin koridorundaki kalebodurlara desenler yapabildi sadece... Önceleri anlamsız, sonra -sarhoşluğun yavşaklığı ile dibe vurmuşluğu arasında- yamuk bir kalp ve tipsiz bir B ! Epeyde güldü bunları yaparken ?!? Ben...? Vücudundan alkol sebebiyle nadiren birşeyler çıkaran (kıyafet dışında) ben, dehşetle seyredip, saçlarını tuttum! Bir insan evladının böyle bir karışımı nasıl yaratabildiğine şaşırdım! Biraz da ensesini sevdim... Tek tanıdık, sevdik yer olduğundan değil sadece, kokusunu da bildiğimden!

Ev...? Ev temiz... Tertemiz! Kendimi , " neden her hafta kadına 60 lira veriyorum ki" diye sorgulatacak kadar temiz... Adamı bir taksiye koyduktan sonra, tüm kusmuklarla beraber onu da yıkadım evden ve şimdi her yer tertemiz... Bildik kokuyu da yarın gidip alacağım! Madem seviyorum bu kadar erkek erkek kokayım biraz!

Sarhoş Adam... ? Evine varmış sağ salim, mesaj attı! "Bla bla blaa... Seni ciook orzlemasim gerçekten" !? Benim istediğim birşeyi yapmadığı kesin... Gerçi hep öyle değil miydi zaten? :)))

18 Aralık 2009 Cuma

Ama o bana çarptııııı!!!...

Evet, ben ehliyetimi kaptırdım...
Evet, kaptırdıktan sonraki ilk 15 dakikada yeniden direksiyon başındaydım...
Evet, arada bir aklıma geliyor ehliyetsiz olduğum ama genelinde rahatım...
Evet, çok sorumsuz bir davranış ve gurur duymuyorum ama toplu taşıma opsiyonları benim bölgede limitli ve ben henüz daha bir taksi durağını zengin etmeyi planlamıyorum...
Evet, dün bana çarptı...!! Bir çöp konteynırı...
Akşam binbir toplantı, bir sürü repitatif cümle, domuz gribine inat bir dolu el sıkışma sonrası, spora takatimin hala olduğunu görüp, düştüm yollara...
Bir fırtına, bir yağmur, berbat bir soğuk, bol kırmızı far seli... Ve sen git koskoca çöp konteynırı havalan benim kaputa kon!
Arabayı sağa, sola, başka arabaya, yayaya, yaymayana, kediye, köpeye çarpmak kötü birşey, kabul! Ama bir şekilde görüş alanınız içinde geliştiği için daha çekilir bir dert... Heyhat arabanızın kaputuna havadan bir çöp konteynırı inerse, beyin falan kalmıyor ilk 5 dakika! Ben mesela - ne alakası varsa - uzaylılar savaş açtı diye düşündüm! Hani ülke içi kaosu geçtim, ülkeler arası muhteşem ilişkileri hiçe sayıyorum ve uzaylılar ile savaş başladığına inanıyorum! Saolsun beni hep bu fantezi beyin kurtarmıştır zaten hayatın monotonluğundan! Neyse herkes arabanın başına toplanıyor, ben arabadan iniyor, tekrar biniyor ve sağa çekiyor, o arada polis amcalar geliyor... Ve ben hiiiççç mi hiiiçç hatırlamıyor ehliyeti kaptırdığımı!
Benim embesil espri anlayışım olmasa belki basıp gidecekler... Ama ben ne yapıyorum "şikayetçiyim memur bey, bana çarptı" diyorum..."Ehliyet, ruhsat o zaman".....SESSİZLİK... GERİZEKALI OLDUĞUMUN FARKINA VARMA... AKŞAMIN O SAATİ HİÇ BİR POLİS TEŞKİLATI ÜYESİNİ ABUK ESPRİLER İLE RAHATSIZ ETMEMEK GEREKTİĞİNİ ANLAMA... OLMAYAN BİR EHLİYET, İNATLA İSTEYEN BİR TRAFİK POLİSİ... Battı balık yan gider gibi düz bir mantık ile, " hayır o bana çarptı önce onun belgeleri kontrol edilsin" dedim ben... Gerisi iyilik sağlık... Bol yalan, biraz manifesto, içine çökmüş bir kaput, 5 iş günü içinde trafiğe heba edilmiş bir dolu para, trafik polislerinden "seni bir daha buralarda görmeyelim" bakışı, bu kadar efor karşısı kesin bir saat kardiyo kadar kalori yaktığına inanan bir beyin, akşamın en üzeri kaportacı amcanın aranıp yağlı çekiç için randevu alınması, hiç bir kayda değer aktivite gerçekleştirmeden kaportacıda demli iki çay arası son bulan gece...
Allah'tan commit edemeyen adam geldi, daha da geç saatlerde... Çok daha geçlerine kadar oturup konuştuk, gülüştük, seviştik... Ona anlatmadım ama uzaylıların saldırısını... Yine de bu haftasonu Avatar'a gitmeye karar verdik...

17 Aralık 2009 Perşembe

İçimde kendimi kaybettiğim...


Kaç farklı ben var içimde? Nasıl hepsi bu kadar özerk olabiliyorlar birbirlerinden? Sıkışmıyorlar mı içimde, hele de kilo verip bünyeyi küçültüyorken? Nasıl bu kadar farklı olabiliyorum kendimden? Hangi sesleri dinlemem gerekiyor içimde? Niye bazen hepsi susuyorlar ve ben çıldırıyorum? Sessizliği hep mi sevmedim ben acaba? O zaman niye fazla sese de katlanamıyorum? Hangi ben neyi seviyor, kime ne sözler veriyor, kimlerle iş pişiriyor, neye kin ve nefret duyuyor nasıl takip edeceğim? Parmak uçlarımı hangisi karıncalandırıyor, beynimi bir başkası uyuştururken... Nedir bu uzun zamandır içte duvarlara çarpıp eko yapan, ama ağzımı açar açmaz tıp oynayan çığlık halleri? Hangi ben'i aradan çekip çıkarmalıyım, diğerini en derinlere hapsederken?

Sorularım çoğaldıkça, ben'ler de mi artıyor içimde? Kime güveneceğini, neye inanacağını, nasıl yürüyeceğini, en çok ne zaman seveceğini, kimlerle sevişeceğini bilmeyen, bilemeyen ben'ler... Bir sabah hepsinden kaçıp kurtulasım varken, akşamına nasıl candan sarılıyorum onlara? Ortak noktaları arayışları...Nerede, nasıl, kim, neden'leri ile birlikte... Ortak noktaları sıkılmışlıkları.... Hayretle açtıkları gözlerini ve şaşkınlıktan kapayamadıkları ağızlarını saymazsak eğer...

İçimden ışıklar saçarak uyandığım bir sabaha kalkmak istiyorum... Beni çığlıklarımın sesi ile gözlerimin nemi değil, dinginliğimin ta kendisi iteklesin günün içine! Hiç konuşulmamış sözlerim olmasın... Gözlerim bakarken kaçırılmak zorunda kalmasın... Sesim kısılmasın... Güvensizliğim olmasın... İnsanlar - adam,kadın, genç, yaşlı, güzel, çirkin, şişman, zayıf, alkollü, alkolsüz, mutlu, mutsuz farketmeksizin - İNSAN olsunlar! Hayallerim kendimi tekrar ettiğim yerlerde takılı kalmasın... Beraber yürüyelim onlarla, en ütopiklerine bile ulaşabilirim mutluluğu ile!

Lütfen birileri içimdeki ben'lerden birinin sesini duysun... duysun ve anlasın... Çünkü ben yoruldum tekrarlardan, taklalardan, hissedememekten, güvensizlikten, anlamsız paranoyalar arası yitirdiğim tırnaklardan.. Ben gerçekten çok yoruldum çok sevdiğim insan ırkı ile uğraşmaktan! Ve yoruldum başladığım yere geri dönmelerden...

13 Aralık 2009 Pazar

Sıradan bir haftasonu özeti...

10 sene ve bolca alkollü araba kullanma tecrübesinden sonra cuma gidilen cumartesi terk edilen mekan sonrası ehliyet yüksek promiller uğruna 6 aylığına kaptırıldı... Checkkk!

3 hatun uzunca aradan sonra toplanılıp bol dedikodu yapıldı.... Checkkk!

Masaya sonradan kaynayan şahıs tarafından, ona da alkolün verdiğini sandığımız cesaret ile, evlenme teklif edildi...Checkkk!

Polis teşkilatından ehliyeti alan polise alkollü kafa ile yazıldığı için, sözlü ilan edilindi... Checkkk!

Mekan terk edilirken çıtır ama yakışıklı bir adamla tanışıldı. Ne zaman tekrar görebileceğini sormakta, cevapsız bırakılmakta... Checkkk!

Ehliyet kaptırılmış olunsa da en zil zurna hal ile ekip evlerine bırakıldı ve commit edemeyen adama gidildi... Checkkk!

Bir küçük rakı üzeri bolca viski ve muhabbet sonrası commit edemeyen adamın kollarında itina ile sızıldı... Sevişmek hak getire, yatağı bulduğumuza şükredelim! Checkkk!

Sabaha karşı girilen yataktan kramplar içinde fırlanıldı, alkol koması paniği regl olmanın verdiği rahatsızlık ile bertaraf edildi... Checkkk!
    Sevişmek yine hak getire... Checkk!

    Commit edemeyen adam ile tüm bir cumartesi tıklım tıkış bir alışveriş merkezinde bolca ve keyiflice alışveriş yapıldı...Checkk!

    Akşamın bir karanlığı eve dönülüp yılbaşı şımartması yeni fotoğraf makinasını keşfe çıkıldı... Ansiklopedi şeklinde hazırlanmış kullanım klavuzunda kaybolundu! Yeni makinaya aşık olundu ama taşıması için de acilen bir köle bulunmasına karar verildi... Checkkk!

    Önde halen daha geçirilecek koca bir pazar, buluşulacak çok tatlı insanlar, oturulacak inanılmaz keyifli bir rakı balık sofrası olduğu düşünülüp bol bol gülümsendi... Checkkk

    Bu haftasonu "yılbaşı özel listesi"ne yeni bir dilek eklemek istiyorum!


    Değerli Noel Baba,


    Bir salaklık yaptım, ders oldu... Şimdi lütfen ya zamanı hızlı geçiren bir icat sun bana ya da 2 Ocak sabahı ehliyetimi...Bir daha alkollü araba kullanmayacağıma söz verir, tombul yanaklarından içtenlikle öper, ren geyiklerine sevgilerimi gönderirim...

    Varlığına her zaman inanmış ve güvenmiş olan Burçin,

    7 Aralık 2009 Pazartesi

    Anneme de birşeyler oldu sonunda... :))

    Cuma günü bir toplantı için o kadar iş yoğunluğunda taaa bilmem nerelere gidiliyor... Kısmen önemli biriyle buluşulacak, işle ilgili bazı tüyolar alınacak... Anne yolda giderken aranıyor... Toplantı sonrası haberleşiriz diye telefon kapatılıyor...

    toplantı...
    toplantı....
    toplantı.....

    Sonrası...

    - Annişkoların şekeri, naber?
    - Bitti mi toplantı?
    - yok annecim, bitmedi, tam ortasında arayıp böyle yayvan konuşuyorum ?!
    - amaaan benimki de soru sadece işte... Nasıl geçti?
    - Harika geçti? Süper bir adam, çok keyifli bir toplantı oldu.. Çok bilgili, çok da komik!...
    - Bekar mı?
    - Yuuuuuuuuhhhhhh anne!!! Adamın 60 yaşında olmasını geçtim, bu kadar mı kitlendin bu olaya?!

    Mahalle baskısını kendi kendine yapan bu en sevdiğim hatun, uçana kaçana bekar mı muhabbeti yapmakta son zamanlarda... bir işaret mi göndermeye çalışıyor, yoksa boş zamanı çok bana mı sardı anlamaya çalışıyorum...

    4 Aralık 2009 Cuma

    Gölgem, ben ve yeni yıl...

    Yok işte olmuyor.. Yazamıyorsan, yazmak istemiyorsan, yazasın bir kaç saniye kapı eşiğinden görünüp sonra yoğunluğundan korkup kaçıyorsa, anlatacak şeyler çok ama kelimeler inatçı, eller bağlanmış, beyin de kitlenmiş ise başka yerlerde, O.L.M.U.Y.O.R...
    Hep merak ediyorum köşe yazarları ne yapar diye böyle durumlarda? Yok öyle kendimi falan karşılaştırdığım! Haşa ne haddime hatta! Ama onlarda kitlenirler mi bazen? Anlatmak istediklerini anlatamadıkları olur mu? Neyse, baksınlar başlarının çaresine... Bir de onlara takılırsam totomda bile zona çıkaracağım heralde!...
    Sıkıntı, yoğunluk, az uyku, uykuda bile iş, bir adam, uzun zamandan sonra düzgün bir ilişki gibi gözüken, ama her seferinde de yüzüme "şu an kendimi commit edemiyorum" diyen, inanılmaz yatak efsaneleri, hala sıcak giden havalar, Alp'lere bile yeni yeni yağan geç kalmış kar, siyah çam ağacı arayıp bulamama halleri, kalbi halen daha uzaklara kitleme, yol yapmak isteme, yeşil çay yapraklı çayı içerken her seferinde yapraklardan boğulma, yorgunluk, 8 haftada verilen 5 kilo ve 2.8 kg yağ, tırnakların hepsinin aylardır sağlam ve kemirilmemiş olması, kitap okuyamama, dergi bile bakmaktan sıkılma, Yeni Zelanda'da iş başvurusunda bulunma, psiko-meditasyon hocam ve ekibi tarafından hiperaktif, hatta über-aktif ilan edilip yeni bir ekibe terfi ettirilme, bazı geceler ne olduğunu hatırlamayacağım kadar çok içme, çok yeni insanlar tanıma ve onları çok sevme, zamanında aşık olunan adamdan çok yakında yurda geri döneceğini öğrenme...
    Bu mudur özeti derseniz, ehh üç aşağı beş yukarı budur...
    Nadiren son zamanlarda katliam yapmak istiyorum sadece... Önce tek kişi ile başlıyor bu his... Kesin anlamsız birşey söylemiş, haybeye diklenmiş, ya da tam bir amsalak oluyor... Ahhh diyorum içinden, sakin ol Burçin... eli kana bulamaya, suç aletini saklamak için planlar yapmaya, fellik fellik kaçıp saklanmaya hiç gerek yok hayatında... Sıkıyorum dişleri, kös kös önüme bakarak gidiyorum kendi yoluma... Aklımda hep geride bıraktığım mikrobu temizlersem ne kadar mutlu olacağımın hayalleri!! Farklı şekillerde yok etmenin, ağzımı sulandıran korkutucu tadı ve görünce düşüp bayıldığım ama burnuma geldiğinde sevdiğim kan kokusu! Yalnız münasip bir plan yapmam gerek, yoksa ufak çaplı bir katliama gider sonuç... Olaya şahitlik eden, yakınından geçen, beni kanlı gören herkesi de ortadan kaldırmak zorunda kalırım, o kadar vakit ve takat yok bende...

    Yeni yıl geliyor...

    İki sıfır sıfır dokuz, hazırız bekliyoruzzz şarkısını daha dün söylemiyor muyduk biz yaaa? Yoksa ben ağzına takılan şarkıyı fazlaca uzun süre söyleyenlerden miyim? 2010'a uygun nasıl bir şarkı yazacaklar acaba? Ben bazı şeylere takıntı ile bağlanan insanlardanım, bu yılın da bir şarkısı olmalı o yüzden... Hem belki bu sefer benim mırıltılarım ile 2010'un şarkısı aynı tınılarda buluşur, o zaman çok daha şen şakrak olur hayat, hayal, herkes....
    Ne kadar çabuk ve güzel geçti 2009 !!? He, dönüp okursam yazdıklarımı, hep bir şikayet hallerim var... Kadere isyan, adama isyan, pozisyona isyan, Fener'e isyan, Cimbom'a küfür, ülkeye isyan, sessizliğe alışmış koyun halimize isyan... Gırla gidiyor isyankar hallerim... Ama özünde güzel bir yıl oldu gibi gibi sanki... Sağlık cephesinde savaş biraz ağır geçti sadece... o cephede yeniğiz sanırım zaten ailece... Anne fıtık, anneanne alzheimer, ben uçuklar kraliçesi... 2010 öncesi, hazır az kalmışken, askerleri geri çekip, biraz dinlendirmek, sonra da en kallavi naralar ile yeniden saldırmak lazım o cephede... 2010'da böyle geçemez çünkü, geçmemeli... Yoksa soyağacını önümüzdeki sene noktalayacağız gibi gözükmekte...

    İsteyeceklerimin listesini yapmaya başlasam aslında... Kırmızı donumu hazırlasam... Bu sefer kapının önünde kırmak için en güzel narı bulsam... Siyah çam ağacı süslesem... En sevdiklerim, çok eğlendiklerimin hepsi ile birlikte aynı yerde olabilsem... Elimde çok lezzetli şarabım olsa... Commit edemeyen adam yanımda olsa... Tam 12 olunca dudaklarıma çoook güzel bir öpücük kondursa... Hayır sonra yine commit etmesin istemezse... Zorlayan yok kimseyi bu saatten, bu yaştan sonra... He, tabii bende neye, kime, nasıl commit edeceğime bir karar versem bu arada iyi olacak!

    Evet,evet... Bugün yarın oturup bir TO DO ve TO WISH list yapayım "ikisıfıron'dayızzzz, hazırız kırdonlayızzzzz" için...

    3 Aralık 2009 Perşembe

    Yapabilir miyim acaba?



    Taptaze yaşlanmayı da öğrenmem gerekecek
    Sevgilime İtiraf - İsmet ÖZEL

    2 Aralık 2009 Çarşamba