Evet, ben ehliyetimi kaptırdım...
Evet, kaptırdıktan sonraki ilk 15 dakikada yeniden direksiyon başındaydım...
Evet, arada bir aklıma geliyor ehliyetsiz olduğum ama genelinde rahatım...
Evet, çok sorumsuz bir davranış ve gurur duymuyorum ama toplu taşıma opsiyonları benim bölgede limitli ve ben henüz daha bir taksi durağını zengin etmeyi planlamıyorum...
Evet, dün bana çarptı...!! Bir çöp konteynırı...
Akşam binbir toplantı, bir sürü repitatif cümle, domuz gribine inat bir dolu el sıkışma sonrası, spora takatimin hala olduğunu görüp, düştüm yollara...
Bir fırtına, bir yağmur, berbat bir soğuk, bol kırmızı far seli... Ve sen git koskoca çöp konteynırı havalan benim kaputa kon!
Arabayı sağa, sola, başka arabaya, yayaya, yaymayana, kediye, köpeye çarpmak kötü birşey, kabul! Ama bir şekilde görüş alanınız içinde geliştiği için daha çekilir bir dert... Heyhat arabanızın kaputuna havadan bir çöp konteynırı inerse, beyin falan kalmıyor ilk 5 dakika! Ben mesela - ne alakası varsa - uzaylılar savaş açtı diye düşündüm! Hani ülke içi kaosu geçtim, ülkeler arası muhteşem ilişkileri hiçe sayıyorum ve uzaylılar ile savaş başladığına inanıyorum! Saolsun beni hep bu fantezi beyin kurtarmıştır zaten hayatın monotonluğundan! Neyse herkes arabanın başına toplanıyor, ben arabadan iniyor, tekrar biniyor ve sağa çekiyor, o arada polis amcalar geliyor... Ve ben hiiiççç mi hiiiçç hatırlamıyor ehliyeti kaptırdığımı!
Benim embesil espri anlayışım olmasa belki basıp gidecekler... Ama ben ne yapıyorum "şikayetçiyim memur bey, bana çarptı" diyorum..."Ehliyet, ruhsat o zaman".....SESSİZLİK... GERİZEKALI OLDUĞUMUN FARKINA VARMA... AKŞAMIN O SAATİ HİÇ BİR POLİS TEŞKİLATI ÜYESİNİ ABUK ESPRİLER İLE RAHATSIZ ETMEMEK GEREKTİĞİNİ ANLAMA... OLMAYAN BİR EHLİYET, İNATLA İSTEYEN BİR TRAFİK POLİSİ... Battı balık yan gider gibi düz bir mantık ile, " hayır o bana çarptı önce onun belgeleri kontrol edilsin" dedim ben... Gerisi iyilik sağlık... Bol yalan, biraz manifesto, içine çökmüş bir kaput, 5 iş günü içinde trafiğe heba edilmiş bir dolu para, trafik polislerinden "seni bir daha buralarda görmeyelim" bakışı, bu kadar efor karşısı kesin bir saat kardiyo kadar kalori yaktığına inanan bir beyin, akşamın en üzeri kaportacı amcanın aranıp yağlı çekiç için randevu alınması, hiç bir kayda değer aktivite gerçekleştirmeden kaportacıda demli iki çay arası son bulan gece...
Allah'tan commit edemeyen adam geldi, daha da geç saatlerde... Çok daha geçlerine kadar oturup konuştuk, gülüştük, seviştik... Ona anlatmadım ama uzaylıların saldırısını... Yine de bu haftasonu Avatar'a gitmeye karar verdik...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder