Hep derim ben, senede bir kaç ay vardır anne baba acayip korkarlar ve babamın tabiriyle "yıldızların kuyrukları kıçlarına mı değiyor ne, sen mart nisan gibi hep bir delirirsin, biz annenle senelerdir korku içinde bu ayların bir olay çıkmadan geçmesini bekleriz" derler...
Tam bir facia atlatmadan o aylar sona erdi diyordum ki, en şekillisinden oturdum popomun üstüne...
SONUÇ:
- Alçılı bir ayak, ama zamane alçıları pek bir şekilli, istersen kendin sökebiliyorsun, onsuz acıya katlanma eşiğin yüksekse...
- Sol elin Somali'li birine ait olduğuna inandıracak kadar renk değiştirmiş baş parmağı...
- İki adet koltuk değneği, ki bunlarla karizmam tamamen top yapmış durumda... Avuç içleride su toplamış tabii ki...
- yürünemedği takdirde yerlerde sürünerek ulaşılan mekanlar
- Bolca ağrı kesici
- 24 dakikada toplanması başarılan çift kişilik bir yatak
- Baş içerde popo, ayak küvetin içine sokulamadığı için, dışarıda yapılan bir duş...
Seke seke gezilen evimin içinde hayat çok kısıtlı, ev işleri vs zor, yemek yapmak ve onu yenilecek mekana taşımak iki koltuk değneği ile imkansız olduğu için bugün inadı bırakıp annemlere taşınıyorum bir süreliğine...Zaten şiddetlede tavsiye ve ısrar var bu konuda... Bırakayım annem bir kaç aylık aradan sonra yine bana bakarak kendini mutlu etsin... Yoksa bu gecenin 3ünde nasılsın telefonları, anne ama uyuyorum 'larla tatmin edilemeyecek...
Cumartesi sabahında bir melek vardı ama hayatımda... Acıdan kıvranırken, onun iyiliği sebebiyle, somurtmayı aklımın ucundan bile geçiremediğim...Her ne kadar kendisi melek kavramına çok sıcak bakmasada, bir ara ona erkek melekler olduğunu da anlatacağım...Sabahın köründen itibaren yanımda olan, beni hastanelere taşıyan, tekerlekli sandalyede iten, peşimden en radrasyonlu odalara giren, devamlı gülümseyen, ve güldüren, ayağımı kontrol eden doktora, verdiği acıdan dolayı çorap ile vurmaya çalışırken beni sakinleştiren, lütfen siz gidin artık 'larıma (ki heralde 1000 kere falan söyledim) hiç aldırmayan, eşyalarımı taşıyan, kahvaltılar ve bir kabileye yetecek kadar yiyecek alan, ilaçlarım için eczanede koşturan ve en sonunda da beni merdivenlerden kucaklayıp çıkaran...
Uzun zamandır tanıdığım, son zamanlarda bolca vakit geçirdiğim, keyfine, sohbetine, kahkasına, beni yatak, sandalye gibi bilimum yerlerden gülmekten düşürtmesine, gülümsemesine, sesine, hareketine sevgiyle, mutlulukla yaklaştığım biri... Ve bakın şu işe, meğer adam melekmiş!! Issızlarını gördük, subursuzlarını, rafadan kafadanlarını, büyüklerini, daha bir çıtırlarını... Ama bu versiyonu?!? Çooookkk teşekkür ettim kendisine, bunun ödemesi nasıl olacak, bendeki nakit buna yeter mi, yoksa o da ayağa bir zeval versin bende onu mu taşıyayım hiç bilmiyorum... Ama o, evde sıkıntıdan patlayan beni bir an olsun unutmayıp düğün, çilek fotoları, bıyıklı vale muhabetleri ile şenlendirmekte...
Yani anlacağınız pozisyon itibarı ile ben aldım sağ ayağımı elime... Bir de muhteşem bir adam girdi hayatıma... Melek adam....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder