17 Haziran 2009 Çarşamba

1000 TANE DİLEK...

Hayat aslında pek güzelmiş, her bir şeyi yapmak lazımmış...

Şimdi mi anlamaktayım bunu yok allah'tan değil, uzunca bir zaman önce farkına varmışlık var. Ancak kalp, kafa, şartlar, çevre, ego, it hep bir yerlerden karıştırmış beyin hücrelerini, hep bir kendini bilmezlik, yanlış yollara mı saptım ben hissi, ne yapıyorum, nereye gidiyorum, dönüş var mı yoksa kaç yazar... Çoook eskilerden sevdiğim bir dost ile konuşurduk ilk, hayatı çok sevdiğimizi farkettiğimiz, herşeyleri yapmaya karar verdiğimizde...

MİNİMUM 120'ye KADAR YAŞAMAMIZ GEREK...

Plan, programa göre yetistirememekteydik çünkü yapacaklarımızı, yapmaya niyet edip cayacaklarımızı, yapmak isteyip de engelleneceklerimizi... Sonra ne zaman, nerede bilemedim ama bu hevesi kaybetmişim sanki... Ya 120 uzak geldi, ya oraya öyle kolay varılmayacağını, özellikle benim gibi bahtsız Bedevinin bu bahtsızlığına tüm sağlıklı yaşam koşullarını ekleyerek ancak 70 küsürleri bulabileceğini anladıM, ya da yapılacaklar listesinde hızlı gittik, 120ye kadar bekleyip deneyeceklerimiz daha önlere kaydı...

8 bilemedin 10 sene önce bir ara ççoook bir mutlu olmuşum, o gazla karalamışım bir yerlere " okulu bitirdim, ehh pek başarısızda değildim, şimdi kendi başıma, kendi evimde, güzel bir ülkede, okumaya niye olduğunu bilemeden pek bir bağlanmışım o yüzden devam etmekteyim o degree senin bu degree benim, tamamen kendi ayaklar olmasa bile bir Marshall takviyesi ile ayaktayım, kalp kırıklarını memlekette bıraktım, sevdiğim bir sürü insanla tanıştım, ucundan bir meslek sahibiyim, özgürlüğüme de aynı uçtan ve yavaş yavaş sahip olacağım ve her yeni gün ile başlayan hayat heyecandan kalbimi zıplatmakta" ...

Sonra oraya buraya karalamalar, bir gün havalarda uçup çoşarken, ertesi gün tüm göz ve gönül perdelerimi kapatıp somurtmalar devam etmiş hep... Yani ne eskisine göre çok farklı geçirmişim günleri, ne de beklentileri çok yükseltmişim... Hatta başında yakaladığım herşeyi yapıcam, her deliğe gireceğim, acırsa da benim canım acır, kime ne, bana ne hevesini bile kaybettiğim dönemler olmuş arada...

Perihan Mağden'in bahsettiği gibi "ağır yürek günleri" m olmuş...Ne hevesi, ne 120yi, ne de hayatın kendisini göresim gelmiş...

Sonra korkular korkular, yürekte bir sıkıntı
Bir panik hali ama ataksız
Daha çok bilinçaltında
Ya yanlış yaparsam
Ya düşersem
Herşeyi planlayayım
Kendime mukayet olayım

Şimdi ?!? Şimdi geçti çoğu... Planlarımda var plansız geçirmeyi düşündüğüm zamanlarımda... İsteklerim çok fazla, malum 120yi her isteyen göremiyor...Panik hali hayatın başka köşelerine zıpladı, formunu değiştirerek... Hala itina ile kendi kendimi, tırnaklarımı, ellerimi, kabuk yaralarımı yiyip, beyni ters düz edebilmekteyim...

Yine çok içmek, çok konuşmak, çok vermek, çok dinlemek, çok takılmak, çok takmak, çok sigara, çok kahkaha arkasından çok gözyaşı getirir korkusu ile, çok inanmak, çok hissetmek falan ufak, anlamsız, bazen de çok anlamlı pişmanlıklar yaratabiliyor ertesi gün...

Ama yeniden en içimden, en inanarak, en sindirmiş halimle amaaaaaaaaaan diyorum :)

Yakın zamanda kayan yıldızlar olsun istiyorum, 1000 tane dileğimle birlikte :)

Hem kim bilir, belki benim dileğim onun dileğini bulur, onunki beni... Kim bilir belki o zaman 120 sene gerekmez, onunla geçecekse önümdeki ilk gün ve gece...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder