7 Eylül 2009 Pazartesi

Hayal kontenjanımdan kullanmak istiyorum...

Yarım kalmışlık var ya işin içinde, bir de serde yiğitlik... O yüzden hep takılı kalıyor aklın ince kılcallarından bazıları!.. Hava biraz kapadı mı, aynı yollarda yüründü mü, tesadüfen elini attığın çekmeceden ona ait'ler çıktı mı, gecenin en uykulu köründe, rüyanın en dibinde, onun kokusu geldi mi burnuma, kalbim acıyor hala biraz...

O zaman hayal kuruyorum bende hınzır ve arsızca! Çok özlediğim için sımsıkı sarıldığım ama en kötüsünden eziyet de ettiğim hayaller! Öyle, geri dönmek istesin, hatasını anlasın falan değil hayaller... 30 yaşındayım ben :) Gerçek ile ütopya, olur ile olmaz, adam ile kadını'nın ne olduğunu bilecek, bilmek gerekecek bir yaştayım... Benimki daha çok hiç umulmadık bir yerde görüp, bütün bir zamanı konuşarak, alışınca birbirine sarılarak, utangaçlığı biraz atınca sevişerek, iki sevişme arası kahve ve yemek molaları ile geçecek bir hayal... Bazen konuşmasını, gülmesini, anlatmasını o kadar özlüyorum ki, özlemden nefretim kabarıyor, gidip suratının ortasına bir tane vurasım geliyor! Bu kadar gerzek olmamın halen daha; en büyük sebebi, yeni birşeyler, yeni biriler için hiç çaba göstermemem belki de... Oturup uyumak daha işime geliyor bu aralar!

Tabii hayal, kontenjan, seviş, konuş, öpüş, mahrumiyet, masumiyet derken gerçeği unutmuşum... Kızdı bana cumartesi ve resmi nüfusu 16 milyon, trafiğe kayıtlı araç sayısı 3 milyon civarında olan koca İstanbul'un hiç girmediğim TEM yolunda sollattı bana adamı! YUHHH dedim kendime, kadere, kısmete! Bodoslama ve 140 km hızla gidilen yolda, telefon çalıp, HATIRLAMA ARTIK!! kayıtlı bir numara çıkınca, geliş yönüne geçiyordum panikten! Sağa çekmeler, nasılsınlar, yandan geçen çift dingil tırlar, benim üzerimde arı maya t-shirt'ü, üstelik dondurma lekeli...

Bu değildi hayalim o yüzden artık kutumu açalım lütfen!

4 yorum:

  1. :)) o yarım kalan şeyler insanda hep hayal kurduruyor, neden diye sorgulatıp, kızdırıyor, öfkelendirip nefrete dönüşüyor, sonra da affediliyor ama aslında affedilmiyor öyle sanılıyor. karşına başka biri çıkıyor sonra, sana öyle bir bakıyor ki gözleri taa içini görüyor, hiç görmediğin şeyleri görüyorsun ondan ama aklın o kızdığında. olmuyor o beni istemiyor, istese de yapamıyoruz desen bile aklının bi yerinde öyle takılı kalmış oluyor ki, takıntı mı desem ne desem bilemiyorum. böyle karıştım işte ben.

    YanıtlaSil
  2. Heh, heh işte, heh bunu diyorummm!!!
    Ama nereye kadar bu takıntı, bu gereksiz saflık!! X kişi kendi keyfinde, biz niye hala eski keyfin peşinde?
    Alışmış kudurmuştan beterdir!

    YanıtlaSil
  3. kesinlikle alışmış kudurmuştan beterdir. x kişiye kızgınız hala. onunla olmayacağını biliyoruz. yolumuza devam etmemiz gerektiğini de biliyoruz. o nasıl devam ediyorsa hayatına, biz de etmeliyiz ama ama olmuyor işte. yarım kaldığından bazı şeyler olmuyor bence. sonradana bize değer veren y kişisine olan oluyor. yani bence kısacası ne x'le oluyor ne de x'siz oluyor.

    YanıtlaSil
  4. Ben o zaman z'yi denemek istiyorum!
    Hatta a falan bile olabilir! araya mesafe koyalım! X tertip gitsin, kaybolsun! Yok olsun mümkünse :)
    Bu da zamanında nefes üflenen, etten kemikten bünye, kaldıramıyor artık X'i...
    Hatta artık yarıda kalmasa birşeyler...
    Bizde toparlasak bünyeyi, kendine hangi harfi bahşeden şahısta a-normal olmasa!
    Çoook ütopya yaptım ben di mi ?

    YanıtlaSil