3 Eylül 2009 Perşembe

KaNtArIn ToPuZu KaÇmIşŞşŞ...

Beni anladınız, bildiniz, ehh bende çok anlattım zaten, VUKUATLIYIM!

Sağlık ile sağlıksız bir ilişkimiz var bizim! Ben ne zaman özen gösteriyorum, karşı cins misali, kaçıyor, bozuluyor, yarı yolda bırakıyor beni... Ne zaman ki en hoyrat halimle parmağımın ucunda oynatıyorum kendisini, o zaman pek bir mülayim, pek bir uyumlu!

Her zamanda kabul etmişimdir, her ilişkimde olduğu gibi bu ilişkimde de, benim de en etkisiz eleman olduğum söylenemez... Mesela sadece futbolcularda olduğu söylenen kalça kapsülü zarını yırttım ben! Üzerine gittim, 8. basamaktan iki salto ile ayağın üstüne düşüp, kırmakla kalmayıp bir de tüm sağ ayak bağlarını kopardım! Saçlarımı kazıtmak istiyorum ama yapamıyorum mesela, çünkü kafamda ki dikiş izleri hiçbir görsellik getirmeyecek bu dünyaya! Yazın ortasında öyle gripler olurum ki, en son geçen haftaki gibi zatürre teşhisi konur! Göz makyajını temizlerken üç, havuzda yüzerken bir kere göz bebeğimi çizdim! Nasıl derseniz, zor heralde, ama ben meleke kesbetmişim, yılın her çeyreğinde bir kere göz hastanesinde alırım soluğu! Fazla uzatmayacağım, bilimum hastaneler, fizik tedavi merkezleri, futbolcu doktorları, MR odaları tanırlar, şan'ım tüm İstanbul'u alıp yürümüştür...

Ki ben, ben, ben diye yırtınırken, asıl konuya herhangi bir girizgah yapamamaktayım...

Bu fizik tedavi merkezlerinden birinde yırtık zarı tamir etmeye çalışırken, bir arkadaş edinmiştim kendime! Yaş ortalamasının yetmiş ve üzeri olduğu bu mekanlarda, ikinci seansta, benim yattığım yatak ile diğeri arasındaki perde, tam ben don gömlek yatarken açılmış, ve Serdar Ortaç kafalı (yemin ederim aynısının tıpkısı!!), ortalamaya göre bayağı genç, bana göre azıcık yaşlı bir adam, yemek yemeyi sever misiniz diye sormuştu! Konuya burdan giren insanlara bayılırım! Bir erkeğin kalbine giden yol mideden geçermiş... Halt etmişler.. Bu hatunun her hücresine giden yol mideden geçmekte! Dolayısı ile don gömlek hal derhal unutulup "sevmem miii", "ahanda ayağımı sıcak su kovasına koyayım", derken yan yataktan benim yatağa ıspanaklı börekler uzatılmıştı! Sonraki onbeş gün bir altın günü havasında geçmiş, işten fizik tedaviye koşarak gidilmiş, iki hareket, bir ultrason arası beşamel soslu patlıcan oturtmadan, çerkez tavuğuna kadar herşey yenilmiş ve yedirilmişti... Ve benle fizik tedavi arkadaşım, sokakta ilk bakanları bir daha baktıran Serdar Ortaç kankim, 1.55 boyu ile yanında topuklu değil yalın ayak dolaştığım minik adamım MURAT'la genelde yemek üzerine kurulu, bol sohbetli, bol kahkahalı bir ilişki büyüttük...

Yaz sıcaklarının, haftasonu kaçamaklarının, tatil beldelerinin araya girmesi ile bizim yemek ağırlıklı buluşmalar biraz sekteye uğradı illaki... Ama geçen akşam tesadüfen karşılaştık yine, alışın bol, verişin kredi kartına minimum altı taksit ile yapıldığı bir merkezde! Kendisini Serdar Ortaç zanneden bir çocuk hayranın elinden kurtulmaya çalışırken Murat, elinde light ayran ve diet cola şişelerini taşıyan bana çarparak, çıktı bu sefer karşıma! Kırılan içececekleri arkamızda bırakıp koşarken, kırdıklarını telafi amaçlı bir yemek yiyelim, birşeyler içelim dedik.. Ve başladı anlatmaya! Murat 69 doğumlu, Yeşilköy eşrafından tanıdık, hali vakti yerinde bir ailenin tek ve en küçük erkek çocuğu.. Baba geçtiğimiz senelerde vefat ediyor ve Murat full-time işinin başında! Yemeği, içmeyi, gezmeyi, eğlenmeyi seviyor ve bu arada iki kerede evleniyor... Ancak evlilikleri yürümüyor ve her ikisinde de boşanıyor... Bizim görüşmediğimiz mayıs - eylül arasında 3.KERE EVLENDİĞİNİ söyledi ve ben ton balıklı salatadan boğuluyordum! Evlendiğine değil de, 2 ay içerisinde tekrar boşandığına şaşırarak!! Dinlediğim ve anlamaya çalıştığım kadarı ile klasik bir elin nesi var iki elin sesi var sendromu! Yani evlenirken de boşanırken de alan memnun satan memnun! Ama kardeşim dedim içimden, siz böyle hoyratça kullandıkça dünya üzerindeki evlilik şanslarını, bu müesseye zaten sıcak bakamayan bengiller hem tırsmaKta, hem de seçenekler azaldıkça el elde baş başta ortada kalmakta!!

Yani şu kantarın topuzunu hakikaten ayarlayın artık yaaa! Murat'a da dedim zaten...Artık geriden gelenlere müsade et, şansımızı biz deneyelim biraz! Hem Allah'ın hakkı da üçmüş zaten!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder