Biraz önce katıldığım bir düğünü eleştiricem.. Eleştiricem ama korkmaktayımda! Sesimi nadiren duyan Allah, bu sefer Pazar gecesi yoğun olmadığını düşündüğüm mesaisinde bir beni duyar ve sen miydin zamanında onun bunun düğününe laf atan al sana, der diye...
Neyse fısıldayarak anlatıcam, lütfen sessiz dinleyelim!
Düğün zaten zor bir mesele... Ben kendimle ilgili henüz o şerefe nail olmamış olsamda, hazırlık sürecini en ince detayı ile takip ettiğim hali hazırda bir düğün var mesela... Bugüne kadar güllük gülistanlık, herkesin zevkten dört köşe olduğu, gelinle damadın birbirine girmediği düğün pek görmedim!Onlarda haklılar ama... Birbirlerini tanımayan bir dolu insanı bir salona ya da hava güzelse tepesi açık bir mekana toplamaya, onları en uygun şekilde oturtmaya, en fiyakalı şekilde salona girmeye, her masada durup tebrikleri dinlemeye, keseyi doldurmaya, en özel günlerden biri olduğu için gündüz ve aylardır yapılan kavgaları hiçe sayıp tepinebildikleri kadar tepinmeye çalışıyorlar...Her güzelliğin bir arada olması mümkün değil tabii... Dolayısı ile tatminsiz bir misafir grubu, etrafta anlamsızca koşturan çocuklardan gelinliğini korumaya çalışan bir gelin, yanlış planlama sebebiyle lüzumsuz bir masada hiç tanımadığı evli çiftlerle oturtulan genç bayanlar, son dakikada sesinin kısıldığını iddaa eden ama anıra anıra 50 yıl öncesinin şarkılarını söyleyen bir orkestra, haşhaşlı parfe'nin haşhaşını biraz fazla kaçırınca kafaları iyi olan davetliler, gerekli gereksiz etrafa duman verilmek sureti ile düğün mekanını mistik ama nefes alınamayan bir yere çeviren organizasyon, günün heyecanı ile iyice hödükleşen ve gelini yerine oturtmadan nikah masasına oturan bir damat, damada "Bayan" diye hitap eden bir nikah memuru, sigara içebilmek için mutfağın ortasından kazanlara değmemeye çalışılarak geçilen sırat köprüsü ve yöre uysun uymasın kolbastı yaparak çevredekilerin ayağını ezen elemanlar olabilmekte...
Bu düğün işi sakat iş... Bekarlık hakikaten sultanlık!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder