31 Temmuz 2009 Cuma

I.N.S.O.M.N.I.A bunun adı...

Ufff puff, uffff pufff....

Amma uzun gece oldu dün gece yine yaaa... Bu insomnia halleri çok garip benim... Porsuklar gibi uyuma meyili olan ben 2 ayda bir 5-6 gece kitleniyorum, söz konusu uyku olunca... Öyle böyle kitlenmek değil ama!! Tavanlara bak, duvarlara bak, televizyona bak, sıkıcı kitap oku, ot iç, Johnnie iç bana mısın dememekte... Neyse, yoksa yok olan şeylere alıştı bünye o yüzden artık biliyorum durumu ve fazla takmıyorum... Keyfini bile çıkarmaya başladığımı söyleyebilirim, sessizliğini tek başıma yaşadığım gecelerin... Hatta dün gece me, myself and Burçin tabu oynadık, zor olsada biraz...

Bir gecenin özeti şöyle....

Ertesi gün işe giyilecek kıyafet opsiyonları kombinlenir... Hiç üşenmeden her kombinasyon birer kere giyilir ve çıkarılır... ayakkabıları da dahil olmak üzere... Bazı kıyafetlerin boy sorunu - 30 yaşıma geldim, boyum mu uzadı - sorusunu ortaya atsada, en kısa sürede farkedilir ki boyun falan uzadığı yok... Niye uzamadım diye bunalıma girilir... Sonunda karar kılınan kombinasyon özen ve itina ile asılırken, aslında canın hiç de çalışmak istemediği, akıldaki ütopik hayatın "şıpıdık terlik, şort, bol t-shirt, gazeteler, poğaça, sakızlı muhallebi dükkanı sahibi Burçin" olarak şekillendiği farkedilir...

Tüm bu hareketli ve sportif aktiviteden sonra daha ciddi konulara sarılır, bir paket sigaranın yetmeyeceği anlaşılır ama keyif hiç bozulmaz, izmaritten yeni sigara yaratma konusunda diploma sahibi olunduğu hatırlanır! Ne zaman büyüyeceğim ben ile büyüyünce bir pok mu olacak, neden büyüyorum ben arasında sıkışıp kalınır... Ve kabul edilir ki bu çocuk,uçan, koşan,coşan ruh büyümeyecek... Büyümeyecek ama yıllar içinde buruşuk bir bedene sıkışıp kalacak... Bugüne göre daha tezatlar mı yaşayacak, yoksa pek daha mutlu mu olacak, o zaman anlatırım... Konudan konuya atlayan insomnia beyin bu seferde dünyanın gidişatına takar... Hatta kendine bile zar zor ağlayan, ağlamaya katlanamayan bünye, sabaha karşı 3 sularında, discovery channel'ın da katkılarıyla, herkes doğru, dürüst, barışçı ve sevgi kumkuması olduğunu söylerken ve "Ben manyağın tekiyim" diyen yokken dünyanın nasıl ve kimler tarafından bu hale getirildiğini sorgular, ağlar,ağlar,ağlar.

Acilen 5 kilo verilmesi konusu gündeme geldiğinde ise herşeye çare bulan tıbbın, şu adi 5 kiloyu vermek için neden hala yerinde saydığını, koyunu kopyalayıp, Mars'ta residence'lar kurarken neden bana en yağlı su böreği üstü, kaymaklı ekmek kadayıfı yeme şansı verilip, hala bir La Perla reklam mankeni edasında sokaklarda dolaşamadığını çözmeye çalışır.

Anne olup olmayacağını, ne kadar iyi olacağını, ne kadar saçmalayacağını, dünya bu kadar çivisi çıkmış bir şekilde dönerken üremenin doğru olup olmadığını düşünür, düşünür, düşünür... Ve karar verir... Anne olacak ve kızı olursa ismini Ada, Armina, Alya, Duru, Kayra (doğuştan alkolik çocuk örneği), Lal, Su, Rima, Sim, Yelda, veya Nisa; oğlu olursa Arda, Arman, Tan, Ege, Enis, Arel, veya Uras koyacak, hatta isimlerin hepsini çok beğendiği için mass production modunda bu kadar çok çocuk yapacaktır...

Her insomnia dönemi çok normal olmayan ben, biraz dellenir, biraz daha deliririm... Karar veririm, karar silerim, kızarım, üzerim, üzülürüm, kahkalarla gülerim sabahın alacakaranlık saatlerinde... Sonra birkaç güne geçer, çok normal olmayan ben'e geri dönerim... He bir de organik yatağıma...

3 yorum:

  1. Kendi içinde bir mutluluk barındıran uykusuzluklar vardır demişimdir her zaman. Senin uykusuzluğunu dile döküşün bana neşe oldu bile bak... büyüdük de bir bok mu olduk sorusu bana da sık sık uğruyor; hatta ben kovalıyorum ama arkadan gelen nesil (kuzenler, kuzen çocukları, arkadaşların çocukları ---imdaaatt--) itekliyorlar...

    Sakızlı muhallebi dükkanının menü yazarı olurum beni işe alırsan; bir de yılbaşı kartları felan yazarım, hatta gel bu dükkanı sakız adasında aç sen ben de orada yerel bir gazete.. yok yok fanzin çıkarayım: "Damla muhallebicinden bildiriyor" güzel konsept olur...

    Bu arada senin futbol takımından fazlaca çocuklarınla benim kızlar: yaren, özgür, narin, yagmur, melek bal ve de oğullarım yaman, yunus, demir ali de onlara katılırlar(ben biraz arabesk kalmışım bu isim konusunda ama böyle seviyorum ne yapayım...); yakartop, renkli istop (turkuvaz der bi tanesi hepsi kitlenir sonra) felan oynarlar; tencere dibinde kalan muhallebileri tahta kaşıklarla yedirirz onlara; sonra gece 11'den sonra oturduğumuz akşam yemeği sofrasında rakı içeriz... Oh be

    Ne güzel uykusuzlukmuş bu..

    YanıtlaSil
  2. :))) çoook keyifli uykusuzumdur ben...72 saate girdiğimde biraz tatsızlaşıyorum sadece, gerçek ile hayal karıştığı için birbirine...Büyümek konusuna girmemeye karar verdim.. Malum 1 seneye çıtır değil kıtır, 20ler değil 30lar, kız değil kadın (en çok da bu bölüme gülerim), genç değil orta yaş olucaz, olacakmışız.. Öyle diyorlar, ad ve sıfatlarını koyuyorlar... Benim kalbimse 17-22 arası bir yerlerde kaldı, bir de Ege'de :)
    Sakızlı muhallebi dükkanına gelince, bu konuda çok ciddiyim! Sakız adası aklıma gelmemişti, ama alaçatı'nın köprü trafiği gibi kalabalık olan sokağından kopup aralara daldığında, köyün içine, bir yer buldum ve saatlerce oturdum kapısında... Sakızlı muhallebi dükkanım :) Gidelim bir gün tanıştırayım seni, ve sen hemen başla muhallebiciden bildirmeye...
    sürü halindeki çocuklarımız ile bulunduğumuz yerin en kalabalık ailesi olacağımız kesin, ama ben kalabalıkları seviyorum o yüzden çok mutlu oldum senin takımıda toplayıp bize katılma planlarına...
    Rakı sofrasını da bana bırak! Her mevsim taze deniz börülcemiz ve en sevdalısından şarkı, türküler, keyfimize keyif katacak!

    YanıtlaSil
  3. narin muhteşem bir isim bu arada :)) Kızınla tanıştığım gün onada söyleyeceğim bunu...

    YanıtlaSil