8 Temmuz 2010 Perşembe

SiMiT aŞKıNa...


Beni tanıyanlar bilir iştahım pek yerindedir... Yemek için adam satarım, tabağımdan yemek almak isteyenlerin rastgelen yerlerine çatal saplarım, belli saati aşan açlıklarda gözüm döner, çok agresif ve depresif olurum, bunu da aşarsa oturur ulu orta ağlarım, karnım açtır çünkü... Herşeyi yiyebilen inanılmaz bir çöp midem vardır, yemek seçmem, sevmediklerimi özellikle belirtirim ki sonra oturduğum sofrada tatsızlık olmasın... Zamanında tatlı, tuzlu, sulu, kuru, baklagil, puding karışımı bir tabak ile açık büfeden masama ilerlerken restaurant şefi gelip elimdeki tabağı almış, suratıma "emeğe saygılı ol" diye haykırmıştır...

Ama iki şeyin hastasıyımdır...

DÖNER

SİMİT

Her ikisini de sabah öğle akşam ve ara öğün olarak değiştire değiştire yer, hiç sıkılmam! Maalesef sağlıklı yaşam, kilo verme, bir daha almama uğruna döner hayatımdan 11 ay önce çıktı... hiç kimsenin acıtmadığı kadar acıttı bu ayrılık canımı, her dönercinin önünde ağıtlar yakmak, her döner yiyene düşman olmaktan yoruldum! Ama bitti, her biten şeyin acı verdiği, her güzel şeyin de birgün bittiği gibi...

Elimde kalan simit ile mutluluğu yeniden yakalamaya, eksiklikleri doldurmaya çalışırken, aptal bir besin duyarlılık testi, elimden onu da alıp götürmeye çalıştı! 800'e yakın besin arasında iki şeye duyarlı çıktı benim şahsına münhasır bünye! Mercimek, ki yemezsem ölmem, ve susam... Hatırlıyorum gözlerim kararmış, bayılacak gibi olmuştum besin duyarlılık testini yapan sözüm ona doktor " hayatınızdan simidi K.E.S.İ.N.L.İ.K.L.E çıkaracaksınız" dediğinde... Dinledim mi, hayır... Dönere yaptığım sadakatsizliği, simite yapmadım! Daha seçici oldum sadece Bakırköy simidi aldım, Nişantaşında kıtır simitleri görünce iki katı daha pahalı diye almamazlık etmedim, pastane simitlerinden nefret ettim, sevgilinin yaptığı kaşarlı simitleri mideye soluksuz indirdim! Ve sonunda sokağımın köşesinde dünyanın en güzel simidini keşfettim! Benden çok  genç olduğuna inandığım simitçi ile aramızda gün geçtikçe farklı bir ilişki oluştu, önceleri bir kornaya benim gevrek simidi hazırlayıp elime tutuşturan simitçi zamanla muhabbet etmeye başladı! İltifatlar simit tablasındaki simitler kadar güzel... Çok güzelim, bu sabah yine çok şıkım, birkaç gün uğramazsam nerdeyim, ne iş yapıyorum, neden iki gündür uğramıyorum, yine çok güzelim... Hem simit yiyip hem güne iltifatla başlamak nedir bilmeyenler anlamaz beni... Ama bende zamanla birşeyleri anlamamaya başladım! Simit 60 kuruş, nefret bir para, bir araya gelmesi zor oluyor bazen... Başlarda 1 lira verip üstünü aldığım simit, iltifatlar ile beraber zamlandı... 1 lira veriyorum, çok güzelim, nerdeyim, iyi bakıyorum kendime... Para üstü yok!! 1 lira veriyorum, çok güzel yanmışım, işler rast gitsinmiş... Para üstü yok!! 1 lira veriyorum, zayıflamış mıyım, saçımın rengi çok güzel olmuş... Para üstü yok!! Türkiye'nin en pahalı simidini yiyorum, her gün kaşıntı içindeyim, iltifat gırla, ama para üstü yok!

Amaaaannn diyorum bende... SiMiT aŞKına değmez mi?

4 yorum:

  1. simitçi de amma uyanıkmış yahu :)
    doktorla ortak çalışıyo olmasın?

    YanıtlaSil
  2. Hahahah o mu uyanık ben mi çok şapşal çözemedim ama fazladan verdiğim kuruşlarla kesin kendi simitçimi açmıştım :)

    YanıtlaSil
  3. hem karnın doyuyor hem ruhun sabah sabah; helal et 1 lirayı :)

    bir de cekirdekli simitler var bizim buralarda, hem simit hem susamsız; gondereyim bir koli :)

    mucx

    YanıtlaSil
  4. Hahahha her seferinde ediyorum Drop Che'm :) İlk bir kaç saniyelik duraksama arkası hep gülen bir yüz ve misss simit kokan araba :)

    Çekirdekli ve susamsız... Hmmm denemem lazım :)

    Mmmwaahhh :)

    YanıtlaSil