3 Kasım 2009 Salı

Düğün, dernek,denek, dememek...


Bir düğün geçti tepemden...

Sanki ben evlenecekmişim gibi aylardır gelin ve damatla hazırlandığım düğün sonunda oldu ve bitti! Alanda satanda memnun sanırım... Ben biraz şaşkın, biraz ürkmüş, yine müstakbel bir koca bulamadan düğünden ayrılmış...

Hahahha, şaka bir yana, en önemli kural, bu yaşta bir hatun artık düğünlerde kısmet aramamalı... Ya da arama gazı ile ara gazı arasında kalıp sancılı kramplarla etrafa bakınmamalı... Neden derseniz, bizim dönem evlenmiş bitirmiş işi... Evde kalan belli sayıda, kalmayı tercih eden benim gibi tek tük, boşanan ve bu süreçte bir daha evlenmemeye and içen pek bol... Dolayısı ile arayış içerisindeysek doğru mekanda olmadığımız gibi, gelinin ayakkabısı altına kurşun kalem ile adını yazarak kendini avutmak ve her "yalnız" gözüken adama yan gözle bakmaya çalışmak gözleri kaydırıyor gecenin sonunda...

Hazırlık sürecine bakıldığında ve gelinin anlamsız tüm istek ve "kızsal" şımarıklıklarına şahit oldukça " bu adam bu kızı yarına bırakır" dediğim damat, geçtiğimiz 6 ay içerisinde benden çıkmaz olmuştu, ruhsal olarak haraptı, parası bitmek üzereydi, saatlerce cevap bile beklemeden ya da verilen cevabı bile dinlemeden konuştu, ama hep "seviyorum uleynnnn"in arkasında durdu... Ben zamanında da demiştim ya hakikaten seviyor, ya sırasını bekliyor diye... Bu deli adamda ikisi birden varmış! Dün nikah masasına kimselere çaktırmadan ayakları bağdaş kurup oturması ve "evet"ler arkası gelin kişi masa altında kibirli bir şekilde ayak arayıp çıldırırken damadın kıskıs gülmesi artık sırasının geldiğinin bir kanıtıydı sanırım... Ya da en azından bana öyle geldi...

"Sizin eşiniz hangisi", "kız tarafı mı erkek tarafı mı", "elindeki gelin zamazingosuna iyi sahip çık birşey olmasın" (darphaneyim ya ben...) gibi abuk monologları saymazsak çook eğlendim... Kahkaha atmaya kurmuştu beni gelin kişi, dolayısı ile çok içten kahkalar attım, herkesle konuştum kendimle, beynimle, ellerimle, anlatmak istediklerimle konuşamamanın inadına, bol bol dans ettim ve hatta o kadar bol etmişim ki salak kameraman/damadın en kankilerinden biri çektiği düğün cd'sinin asıl bana gönderilmesini, açık açık ve 1 şişe votka üzeri dönmeyen dili ile anlattı salona.... Densizler vardı, gözü doymamışlar, bol dedikodu yapanlar, memnuniyetsizler, gelinin tek taşını kıskananlar, damat tarafının mutsuz olduğunu iddaa edenler, pistten inmeyenler, gereksiz yere gereksiz yaşta orada burada koşan bolca çocuk (çocuk severim ama yeri belli olmalı!), çok mutlu bir gelin arkadaş, ondan daha mutlu bir damat kanka ve bir dolu anı vardı dün gece... Sevgiyi tek taşın boyu, parlaklığı ve lekeleri ile ölçmeye çalışan bir grup lüzumsuz insana sarhoş bir kafa ile damar bir nutuk çekerken, halay çekildiğini görüp, "Allahhhh, damat havasııı" diye bağırarak gitmesem, belki çok daha karizma sahibi bir hatun olarak hatırlanırdım.... Amannnnnn dedim sonra kendi kendime... Bunlarda olsun, olsun ki taş piyasası devam etsin! Bunlar sevgililerini güzel taşlar almaya ikna etsinler ki, taş ithalatı olsun... Taş ithalatı olsun ki ben işimi yapayım.... Ben işimi yapayım ki ekip devam etsin! Ne demişler, alın verin ekonomiye can verin!

Artık evlensem mi bende acaba... Canım çekti dün gece gelinlik altı beyaz Converse giymeyi, hoplaya zıplaya düğün pastası kesmeyi, bir de 6 aylık çılgınlığın, deli bakışların, pis kavgaların bir bakışa, bir öpüşe toooz olup uçmasını!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder