Bir adam var hayatımda son 15 aydır, hayatı gerçekten keyifli kılan, bana baktığında gözlerinin ışığını hissettiğim, sabahları yanında; başım kalbinin tam üzerinde uyanmazsam mutsuz olduğum, bardan bulduğum, önceleri birbirimizi duvardan duvara donda salladığımız, sonraları işin içinden çıkamayıp çok aşık olduğumuz, onunla geçen zamana hem sevinip, hem geçtiği için üzüldüğüm, kahkalarımın ucunu bucağına sığdırmayan!!
son on beş ayın en güzel süprizini yaptı bana beraber gittiğimiz New York'da... Herkesi, herşeyi ayarladı, havalimanı güvenliklerini kafaladı, arkadaşlarımızı susturdu, uçakta horlayıp herkesin sempatisini kazandı, benim "ama ben central park'a gitmek istemiyorum, Harry Potter vizyona giriyor"larıma kulak asmadı, çok heyecanlandı, tüm hamlığına rağmen küreklere asıldı ve 19 Kasım Cuma günü Central Park'da gölün tam ortasında kaçamaycağıma kanaat getirip " bu hayatı seninle paylaşmak istiyorum ya sen" dedi...
Evet :)
Kayıktan düşme pahasına kucağına zıplamam evet....
bir hayatı onunla paylaşmam tüm tatlı ve bazende en acı anlarında evet...
Ondan -gönlün istediği bir futbol takımı, şartların el verdiği bir kaç- çocuk yapmak evet...
Mutlu kocaman bir aile olmak evet...
Bu blog'un bir evlilik blog'u olması mı? hahahah kesinlikle hayır :) Sevgili halen daha çok kızıyor orada burada adının geçmesine....
Toparlanın düğünümüz var, ama ondan önce bir kafayı, uykuyu ve resimleri toparlayıp "Burçin New York'da" anlatıcam herkese ...